Blog

15 Şubat 2022

15.02.2022: Hırsız kediler, bilet hırsızı kediler

Kategori: Blog

Leselya Koko

Bugün düne kıyasla daha soğuktu. Pek de hayat dolu olmadığım için üstüme ne bulduysam geçirdim. Gri bir kot pantolon, siyah bluz ve hırka. Tabii bir de bana 2 beden büyük, dizimin altına kadar uzanan montum. Okula gidinceye dek derste işlenecek konulara göz atıp müzik dinledim. Fakat devamlı benzer ezgiler duymak damağımda acı verici bir his bırakıyordu. Tanıdık sesler, bilindik sözler; bu kadarı yeterli.

 

Neredeyse öğle vakti olmuştu. Son derse girmekten vazgeçtim. 304. sınıf. Soru soran insanlarla dolu. “Uğraşmaya bile değmez. Kendim çalışırım.” dedim. Yolda bir başka arkadaşımla karşılaşınca onun da dersine geciktiğini ve girmek istemediğini öğrendim. Arabasına binip yemeğe gitmeye karar verdik. 

 

11 Şubat 2022

11.02.2022: Kimse tanımaz seni, ne mutlu ne kederliyken

Kategori: Blog

Leselya Koko

Az önce saydım, ajanda kullanmaya başlayalı 55 gün olmuş. Bu 55 günde yapmam gerekenleri not etmediğim yalnız 1 gün var. İstanbul’da deniz kenarında limonlu soda içiyordum ve herhangi bir şeyin beni sınırlamasını istememiştim. Yalnızca o an içinde bulunmak istemiştim. Çizgiler, tikler, ve çarpılar olmadan.

İşe bak, 55 gün olmuş. Ablam bu kadar çok çalışmama şaşırıyor. Boş durduğum her saniye vicdan azabı çekip elimi bir kitaba götürmeme de öyle. Dürüst olmak gerekirse ben de şaşırıyorum. Kitap okumaktan zevk almıyorum çünkü. Başkaları yazıyor, ben okuyorum. Yazıyorlar, okuyorum. Okuyorum ve alkışlıyorum. Kitaplığım çeşitli renklerle dolu. Seyircisi benim. Okuyor ve alkışlıyorum. Yazıyorlar ve okuyorum. 

 

10 Şubat 2022

10.02.2022: Kokulu mumların cenazesi

Kategori: Blog

Leselya Koko

Mumları söndürdüğüm gibi ortaya çıkan mistik duman. Güya kokulu mumlar bunlar, öyleyse neden yanarken odama vanilya kokusu yaymıyorlar? Neden illa sönmeleri gerekiyor?

 

Masamı topladım. Bir kitabı düşündüğüm anda yanımda olmasına ihtiyaç duyuyorum. Bu yüzden etraf üst üste konmuş kitaplarla doluydu. Şimdi yalnız defterlerimi, bilgisayarımı ve takvimimi olduğu gibi bıraktım. Bir de köşede okuldan aldığım Browni kek duruyor. Bugün hasta hissettiğim için yiyemedim. 

 

09 Şubat 2022

09.02.2022: Dünü saymıyorum

Kategori: Blog

Leselya Koko

Hayır, dünü saymıyorum. Neden bilmiyorum fakat eve geldiğimde gözlerim kapanıyordu. Çok geçmeden yatakta uzanmış, tavanı seyrederken buldum kendimi. Ve kirpiklerim yanağıma daha sık değmeye başladı. Sonunda kafamı meşgul eden ve beni ertesi güne dinç bir şekilde uyanmaktan alıkoyan rüyalar göründü. Ayrıntılarını yakaladığım ama asıl olayı hatırlamadığım rüyalar. Önemli bir şey olsaydı unutmazdım herhalde.  

Saatler saatleri kovaladı ve halsiz bir biçimde gözlerimi açtığım oldu. Yine de kalkmadım. Uyanmak demek, konuşmak demek. Acıkmak, gülümsemek, film izlemek demek. Uyanmak haftanın başında öyle zor ki. Oysa eskiden gözümü açtığım gibi yeni bir günü yaşama imkânı verdiği için Allah’a şükrederdim.

Neyse işte, dünü saymıyorum. Hazırladığım ‘To-do List’ kenarda duruyor. Kırmızı çarpılarla dolu. Almanca tekrar yapmadım, Canterbury Tales okumaya da başlamadım. Boş bir gün. Yine de ihtiyacım olduğunu biliyordum. Bu yüzden karşısına oturup da yansımamı azarlamayacağım. O hatasını biliyor.

 

 

07 Şubat 2022

07.02.2022: Ayrıntıları fark etmesem de olur

Kategori: Blog

Leselya Koko

07.02.2022

Bu sabahın pek de keyifli başlamadığını söylemekten zarar gelmez herhalde. Şikâyet ettiğim falan yok tabii, Pazartesi günlerinin rutin karamsarlığına alıştım sayılır. Hafta ilerledikçe dinç hissedeceğimden, ve şimdi gözümde bir çığ gibi büyüyen sorumluluklarımı ustalıkla (çırak bir ustalıkla) ele alacağımdan şüphem yok. Yine de şu ilk günün bir kez olsun başım ağrımadan başlamasını isterdim.

Dün aldığım karara göre artık yazdıklarımı ciddiye almayı bırakacağım. Daha doğrusu, bırakmaya çalışacağım. Çünkü bunda herhangi bir fayda görmekte zorluk çekiyorum. Karmaşık düşüncelerimin kâğıtta girdiği şekillere bakıp da kendim hakkında kanılara varmayı kesmem gerekiyor. Evet, birilerine yetişmek için önümde uzanan görünmez yolda koşmama gerek yok. Bana kimse “Bayan Austen ya da Woolf Hanım.” demeyecek. Hatta seçme şansım varsa, soyadımı bile bir kenara koymayı isterim. “Fatma deyin.” diye direteceğim. “Yalnızca Fatma. Diğerleriyle karıştırsanız da sorun değil.”

 

Derslerim bittikten sonra bir arkadaşımla buluşmak üzere okulun ana kampüsündeki kafeye indim. Ona uzattığım yoga yapan kurbağa biblosunu görünce ufak koyu kahverengi gözleri minnetle doldu. “Alabileceğin en saçma hediyedir herhalde.” dedim. “Yine de ben yokken yanında dursa iyi olur.” Birkaç samimi teşekkür sıralayınca onu böyle sevinçli görmekten dudaklarıma memnuniyetimi belli eden bir gülümseme yayıldı. Fakat maske yüzünden mimiklerim seyirciye açık değildi. Olsun, yoga yapan bir kurbağanın etrafa coşku saçması rahatlatıcıydı.