09 Şubat 2022

09.02.2022: Dünü saymıyorum

Kategori: Blog

Leselya Koko

Hayır, dünü saymıyorum. Neden bilmiyorum fakat eve geldiğimde gözlerim kapanıyordu. Çok geçmeden yatakta uzanmış, tavanı seyrederken buldum kendimi. Ve kirpiklerim yanağıma daha sık değmeye başladı. Sonunda kafamı meşgul eden ve beni ertesi güne dinç bir şekilde uyanmaktan alıkoyan rüyalar göründü. Ayrıntılarını yakaladığım ama asıl olayı hatırlamadığım rüyalar. Önemli bir şey olsaydı unutmazdım herhalde.  

Saatler saatleri kovaladı ve halsiz bir biçimde gözlerimi açtığım oldu. Yine de kalkmadım. Uyanmak demek, konuşmak demek. Acıkmak, gülümsemek, film izlemek demek. Uyanmak haftanın başında öyle zor ki. Oysa eskiden gözümü açtığım gibi yeni bir günü yaşama imkânı verdiği için Allah’a şükrederdim.

Neyse işte, dünü saymıyorum. Hazırladığım ‘To-do List’ kenarda duruyor. Kırmızı çarpılarla dolu. Almanca tekrar yapmadım, Canterbury Tales okumaya da başlamadım. Boş bir gün. Yine de ihtiyacım olduğunu biliyordum. Bu yüzden karşısına oturup da yansımamı azarlamayacağım. O hatasını biliyor.

 

 

Bugüne dönelim. Haruki Murakami’den çok bahsettiğim biliyorum. Ama sanırım benim için asla modası geçmeyecek. Üstelik, sevdiğim ve sahiden de yaşayıp nefes alan sayılı tanınmış kişiden biri. Öte yandan, tanışırsak eğer, benden hoşlanmayabilir. Öyle hissediyorum. Bu yüzden onu görmekten kaçınacağım.

Bahsettiğim duygu ne kadar rahatlatıcı bilemezsiniz. Yanına gitmekle hiç ilgilenmediğim birini sevmenin yani.

 

Penceremi kapatmak için yerimden kalktığım gibi dikkatim dağıldı işte. Temiz hava almak için açmıştım fakat odam sigara kokusuyla doldu. Böyle zamanlarda etrafım sarılmış gibi oluyor. Nereye gidersem gideyim biri yakacak çakmak bulacakmış gibi.

 

Ha! Murakami diyordum… Şöyle ki, kendisi üniversite temasını işlemekten çok zevk alıyor. Elbette ben de, okumaktan. Fakat bugün benim üniversite 3. sınıfta olduğum kafama dank etti. Okulda geçireceğim birkaç dönem, kuracağım birkaç diyalog kalmış sadece. Bu adamın derinden özlediği zamanları yaşıyorum, ama kimyasal bir değişiklik hissetmiyorum. Ellerim soğukta üşüyor, yanıma ceket almıyorum. Büyüyünce, montumu hep yanımda mı taşıyacağım? Yetişkinlik bu anlama mı geliyor?

 

Çok özleyeceğim bu anların manasını normalde anlayamıyorum. Fakat bugün okuldan kalkacak servisime doğru yürürken ve omuzlarıma kar taneleri düşerken, iç çekip “Çok mutluyum.” dedim. “Genç olduğum için çok mutluyum.”

“Bir gün genç olmadığım için de mutlu olacağım.”

 

Anı yaşamaya inanmıyorum. Eğer benim gibi biriyseniz, geçmiş ve gelecek arasına hiçbir şey yoktur. Her şey ya özlenir ya iple çekilir, ya da korkutucu görünür. Ama bunu değiştirmeye çalışmayacağım. Ceketimi hep askıda unutmuş gibi yapacağım. İki yana açtığım kollarım rüzgârla sarsılacak. Özgür hissedeceğim. Ceketimin fermuarı çeneme değmeden, özgür hissedeceğim.

Bir yorum yapın

Misafir olarak yorum yapıyorsunuz.