Gecenin karanlığında ve Mart’ın sonunda,
Salonun bunaltıcı havası dalga dalga boynuna hücum edip midesini bulandırırken,
Kadın yavaş adımlarla balkona gidip kapısını ardına kadar açtı.
Çok geçmeden ayakları, buz gibi zeminin en kenarına kadar kaymıştı.
Üşüdüğünü düşündü ama üstünde şal vardı.
Peki omuzlarındaki şal teselli edebilir miydi ayaklarını?
Bu lüzumsuz şeylere kafa yormak yerine karşısında dikilen sarı rengine bürünmüş Ay’ı seyretti.
Böyle balkonun en kenarında durmak Kadın’ı güzelleştirmişti.
Özgüvenli bir hali vardı
Biliyordu,
Şimdi onun elindeydi başı ve sonu.
Bunları düşünürken, birden,
Çekingen Ay bulutların ardına saklandı
Kadın çok kırıldı.
Yediremedi bu durumu gururuna.
Ve ayağı kaymış gibi yaparak, yüksek bir çığlık eşliğinde kendini boşluğa bıraktı.
İşte şimdi zeminde yatmış, kanı içinde boğuluyordu.
Elindeyse bir tutam çimden başka bir şey yoktu.