06 Ağustos 2018
Kategori: Yazılar
Sofra başında oturuyoruz. Ben yine çorba içmek istemiyorum. Yıl 2006 mı? Sayılar kimin umurunda!
“Pasaklı Kral hikâyesini anlatayım mı?”
“Hayır daha dün anlattın. BEN ÇORBA İÇMEYECEĞİM!”
“Ya Küçük Sinek?”
“Anne… o hikâyeyi çok sevdiğini biliyorum ama açıkçası sadece seni kırmamak için dinliyorum. Küçük Sinek’in annesinin çantasından para çalması ve sonra hayatın ona ders vermesi umurumda değil!”
“Bina Kraliçesi?”
“Sıkıcııııııı!”
“O çorbayı er ya da geç bitireceksin. Senin için daha eğlenceli hale getirmeye çalışıyorum sadece. Doğum gününü hayal edelim mi?”
“Geçen günkü hayalimizde bana maymun almıştınız!”
“Sevinmemiş miydin?”
“Sevinmiştim ama ablamın doğum gününü hayal ettiğimizde Jack Sparrow’un onu ziyarete geldiğini anlatınca moralim bozuldu. Bana anca maymun verin.”
“O zaman dur şu yeni hayali dinle… Doğum günün gelmiş, biz de sana tüm Toyzz Shop’u almışız!”
Bir kaşık çorba mideye iner.
“Anne ne okuyorsun yemek yerken?”
“Çocukken okumayı çok sevdiğim bir şiir. Duymak ister misin?”
“Türkçeye çevirirsen olur.”
“Daha doğalı on dakika olmamış zavallı kelebeği, zorla sevmediği bir böcekle evlendirmeye çalışıyordu babası.
Dere kenarında düğün yapılacaktı, konuklar toplanmaya başlamıştı.
Kelebek derenin üstünde süzüldü, gitti akıntı boyunca ağlayarak haline.
Ova müzikle canlandı, tıklım tıklım dolu bir partiye döndü bakışları.
“Partiye gitmek istiyorum.” diye mırıldandı.
Kanatlarını gösterdi muhafızlara çekinerek. Yaş sınırı vardı, giremedi on dakikalık kelebek.
Üzüldü, yalvardı, ağladı muhafızların önünde.
Neyse ki gönülleri taştan değildi açtılar kapıyı girsin diye.
Bütün böcekler etrafında toplandı, bu gencecik bir içim su güzelin.
Anlattı hikâyesini herkese, yardım istedi.
Babasının muhafızları arıyordu onu… hissetti.
“Ben Su Çiçeği’ne aşığım.” Hatırladı rüyasını, görmüştü doğduğunun ikinci dakikası.
“Tanışmadım onunla ama biliyorum varlığını.”
Acıdı böcekler ona. Konuştular aralarında. Bulacaklardı Su Çiçeği’ni ve evlendireceklerdi onunla.
Ayrıldılar görevlere. İpek böcekleri başladılar tasarlamaya gelinliği.
Hesapçı böceğin görevi en mühimdi. Kelebeğin tüm hayatı onun cümlelerindeydi.
Hesapladı 24 saatin dakikasını salisesini.
Kelebeğin ilkokulu 2 dakikadan fazla sürmedi, 5 dakikada bitirdi üniversiteyi.
Düğün hazırlıkları yapılmaya devam edildi. Onu arayan muhafızlar her dakika daha da öfkelendi.
O sırada kelebek yemek kursuna gitti, piyano çalmayı öğrendi.
Yola çıkan böcek grubu Su Çiçeği’ne haber verdi.
Yoldaki engelleri aşmak için birkaçı hayatından vazgeçti.
Su Çiçeği şaşırdı anlatılanlara ve evlenmeyi kabul etti.
Düğün yapıldı, zaman gitgide azaldı.
Hesapçı ayağa kalkıp bağırdı: “2 dakika kaldı!”
Dolmuş gözlerini gizlemeye çalışmamıştı.
Suyun üstünde uçtu kelebek eşinin elini tutarak.
Kısa bir öpücükten sonra düştüler zarifçe dereye.
Etrafta binlerce yumurta uçuştu, iki küçük hayal derede kayboldu.”
Bir kaşık çorba daha…
Şimdi yıl 2011 mi? Sayılarla aram hiç iyi değil!
“Anne bu dizi Bosna hakkındaaaaa!”
“Ben izleyemem… Savaş görmek istemiyorum.”
Babannemin televizyonunun karşısına geçmiş gözlerimin yavaş yavaş bozulmasını umursamadan Mavi Kelebekler dizisini izliyorum. O an yeni Barbie’min oyundaki ismini belirlemişim, ‘Aida’ olmuş. Ne zaman “Mavi kelebek.” dense içim ürpermeye başlamış.
Bosna’daki ev. 2013? 2014?
“Nena (anneanne) ne izliyorsun?”
“Mavi Kelebekler. Türk dizisiymiş ama Boşnakça altyazıyla yeniden yayınlanıyor.”
“Ben de bu bölümleri izlemiştim ama sonuna kadar gelememiştim.”
Anneannemin yanına uzanıp yine Mavi Kelebekler izlemeye başlıyorum.
Ankara’daki ev. 2015
“Neden sinirlisin?”
“Aklıma yine Mavi Kelebekler’in sonu geldi.”
İstanbul 2016? 2017?
“Anne şu kız nereden tanıdık geliyor?”
“Aynen aynen bir yerde gördük sanki!”
“Şeyde… şeyde… ANNE BU MAVİ KELEBEKLER’DEKİ OYUNCU!”
Oya Okar’la tanışıyoruz. Annem o gün hep gülümsüyor.
Ankara 2017
Bir okul gezisindeyiz. Değerli taşlara bakıyor, sahte dinozor kalıntılarını inceliyoruz. Doldurulmuş hayvanlara bakarken midemin bulandığını hissediyorum. Duvarlara göz gezdirirken onlarca, belki de yüzlerce kelebek arasından sadece biri dikkatimi çekiyor. “Mavi kelebek.” Gülümsüyorum ve fotoğrafını çekiyorum.
Ankara 2018
Aylarca hatta yıllarca rafımda tozlanan bir kitabı elime alıyorum. Başlığında yer alan “Kelebek” sözcüğü etkilenmemi sağlıyor. Kitapta mavi kelebeklerden bahsediliyor. O an aklıma okul gezisi gelmiyor. Kitabın arkasındaki sözcüklerde ellerimi gezdiriyorum. “Efsaneye göre bu kelebekler değişimin habercisidir.” Okumaya devam ediyorum. “Hayata başka bakarsınız mavi bir kelebek kanat çırptığında çünkü size başka bakıyordur artık hayat.” Kitap bitince içimde bir boşluk hissediyorum. “Keşke ben de mavi bir kelebek görsem…”
Birkaç gün sonra aklıma bir şey geliyor. Elime üçüncü kitabımı alıyorum. Tüm olayların mavi bir kelebeğin ortaya çıkmasıyla başladığını fark ediyorum. “Ne yazdığımı bile bilmiyormuşum.” diye fısıldıyorum. İçimde yaşayan bir mavi kelebek olduğunu hayal ediyorum.
Ankara (yine) 2018
Sıradan bir günde babamla dışarı çıkıyoruz, sonra geri dönüyoruz. Apartmanın önünde gözüm bir şeye takılıyor. Mavi mi? Mor mu? Mavi mi? Mor mu? Olasılıklar kimin umurunda? Gözlerimi kırpıştırıyorum. “Mavi kelebek…” Gülümsüyorum, gözüm bir dere arıyor. Kelebeğin neden gülümsediğimi biliyor olabileceğini hissediyorum. O an her şeyin fotoğrafını çeken benim aklıma fotoğraf çekmek gelmiyor. Her konuda saatlerce konuşabilen ben ona tek kelime etmiyorum. Yürürken duraksıyorum sadece. Bir kez daha kelebeğe bakıyorum, gülümsüyorum.
Çorbam bitiyor.
Yorumlar (8)
Anonim
yanıtla
Leselya Koko
yanıtla
Nabi Avcı
Ne diyeceğimi bilemiyorum.
Çok güzel, çok çok güzel...
Çok...
yanıtla
Leselya Koko
yanıtla
Mehmet Efe
Vallahi gıpta ettim. Allah inşirahını eksik etmesin, yazdığın her kelimeyi isanların kalplerini çiçeklere boğan mavi kelebeklere döndürsün e mi? Sakın okumayı yazmayı bırakma. (Bunu okuduğumdan beri etrafta mavi kelebek arıyor gözlerim.)
yanıtla
Leselya Koko
yanıtla
atila kutlutaş
yanıtla
Leselya Koko
yanıtla